AYDA BİR FİLM ÖNERİ / MAUDİE
Kanadalı halk sanatçısı Maud LEWİS' in hayatını konu eden film ' MAUDİE '. Aisling WALSH' ın yönetmenliğini üstlendiği filmin başrolünde ise Sally HAWKİNS ve Ethan HAWKE yer alıyor. Kanada İrlanda ortak yapımı olan bu film, biyografik bir dram filmidir.
Filmde Romatoid Artrit rahatsızlığı olan ve bu hastalığın bilincinde dahi olmadan yetişkinlik dönemine kadar gelen, ailesi ve toplum tarafından dışlanmış bir kadının yaşadıkları konu ediniyor.
Çevresindeki insanlardan her defasında normal olmadığının altı çizilmesine rağmen, karakter bütün bu bakış açılarını kendi güzel dünya görüşü ile yok sayıyordu. Sağlıklı bir şekilde hayatını sürdürüp, yetişkinlikten zerre payını almayarak, hayatlarının sorumluluklarını başka sebepler üzerine inşa eden insanların aksine, zor yürüdüğü hatta her adımda canını yakan ayaklarının üzerinde dimdik durarak hayatın getirdiklerini sevgi ile kucaklıyordu.
Ailesini genç yaşta kaybeden bu kadın, abisi ile birlikte teyzesinin himayesi altında yaşamaktadır. Teyzesi ve abisi tarafından insani duyguları göz ardı edilerek hayatını sürdürürken, bir iş ilanı ile hayatına yeni bir yön vermeye karar verir. Karşısına çıkan bu iş ilanı bir kulübede yaşayan Everett LEWİS adındaki adamın evinde temizlikçi olarak çalışmaktı. Fiziki aksaklıklarını zekası ve kalbi ile kısa sürede görünmez kılan bu kadın, işe kabul edilmek konusunda fazla zorlanmadı. Yıllardır yalnız yaşamaya alışmış, yetimhanede büyüyen, Mauide' nin aksine biraz daha mesafeli ve duvarları olan Everett için ise bu kadını evine almak kolay olsa da ruhuna dokunmasına izin vermek kolay olmadı. Everett' in çocukluktan yetişkinliğe taşıdığı yükler ise kimi zaman gözlerindeki yangından kimi zaman ise ağzından dökülen kelimelerde hayat buluyordu. Everett' in kulübesinin duvarlarına resim çizerek kulübeyi güzelleştirmeye çalışan Mauide, aslında bir yandan Everett' in ruhunun duvarlarını tanımaya ve dokunmaya başlamıştı. Zamanla birbirlerinin sınırlarını, acılarını, sevinçlerini keşfe çıkan bu iki insan, ters yöne akan iki şelalenin sakinleşip dingin bir nehirde birbirine karışması gibi hayatlarını birleştirmişlerdi. Hassasiyetlerini tanıyıp, önemsedikleri değerlere değer katarak hayatlarını bu kulübede tevazu ile sürdürmeye devam ediyorlardı. Everett' in ruhuna çiçekler ekmeye devam eden bu kadın, kağıtlara çizdiği manzaralar ile bir çok insanın da ruhuna dokunmaya başlamıştı. Küçük kulübelerinde büyük sevinçler barındıran hayatları, insanın istediği ve emek verdiği taktirde yapamayacağı hiç bir şey olmadığını izleyiciye sıcak bir tebessümle hatırlatıyordu.
Her ne olursa olsun, nasıl doğmuş olursak ve nasıl yetiştirdiysek her zaman umudun olduğuna ışık tutan bu filmi izlemeyenlerin kısa sürede planlarına eklemelerini öneririm. Herkesin kendi hayatından bir kesit ile kesişecek bir an mutlaka olcaktır diye düşünüyorum. Şimdiden herkese iyi seyirler...
Yorumlar
Yorum Gönder